4 Şubat 2008 Pazartesi

" FELİÇİTA MEHMET "


Eurovision şarkı yarışmalarının milli bir dava gibi görüldüğü, sıfır puan çekmemizin ardından günlerce travmatik bir ruh halinin yaşandığı 80 lerin başında Sanremo müzik festivalinde italyan albano&romina Power çifti şarkıları “feliçita” ile birincilik ipini göğüslemiş ve “feliçita” adlı parça neredeyse tüm dünya ülkelerinde dillere pelesenk olmuştu, tabi Türkiye’de de yaşlı, genç, kadın, erkek herkes bu şarkıyı mırıldanıyordu... Siyah beyaz ve tek kanaldan yayın yapan Trt’li yıllardı o yıllar, Ertürk Yöndem “ adlı yapımcı “perde arkası” adlı programı için canlı sokak ropörtajı yaparken belkide kariyerinin ropörtajını bir kaç dakika sonra yapacağından habersiz insanlara mikrofon uzatıyordu kalabalığın arasından uzanan cılız bir el mikrofonu kaptığı gibi “feliçita” yı söylemeye başladı, hemen hemen “feliçita” hariç şarkının bütün sözlerini uyduruyor takıldığı yerlerde melodiye ağzıyla taklit ediyordu “na na na na na feliçita feliçita” Mehmet ti adı tahminen 12-13 yaşlarında esmer, çürük dişli zayıf bir çocuktu, Türkiye daha o yıllarda sokak çocuğu kavramı ile tanışmamıştı, devlet sosyal devlet olma konusunda bu kadar acze düşmemişti daha.. şarkıdan sonra hikayesinide anlattı öz ailesinin yanında mutsuz bir çocukluk geçirmiş evden kaçmış sokaklarda yatıp kalkıyordu Mehmet feliçita’nın Türkçe karşılığı “mutluluk” tu muhtemelen ondan habersiz mutlu bir şekilde söylüyordu şarkıyı, olanca sefilliğine rağmen gözlerinin içi parlıyordu “feliçita” derken.. Bütün Türkiye zaten tek olan bu televizyon kanalına kilitlenmişti insanların kimi acı acı gülümseyerek, kimi gözyaşları içinde seyrediyordu Mehmet’i, sonra ne mi oldu?? Günlerce haftalarca feliçita Mehmet’le yattı kalktı bütün ülke, her yerde o konuşuldu.. adına bir sürü programlar yapıldı kelimenin tam anlamı ile bir şehir efsanesi oldu feliçita Mehmet, birkaç kez onu bulup çıkardılar televizyona, daha bir sefil hallerini kazıdılar milletin yüreğine, yıllar sonra sokaklarda öldüğüne dair haberler yayınlandı.. yok ölmedi yaşıyor diye yalanlama haberleri de peşi sıra geldi, tamamen unutulduğunu düşünürken sanal alemde öylesine bir araştırdım feliçita Mehmet’ i ve anladım ki efsane sürüyor... arama motorlarından tonlarca yazıya rastladım onunla ilgili, şu benim eleştirdiğim facebook’ çular bile bir grup kurmuşlar adına... yaşıyor mu öldü mü bilinmez ama sokak çocukları adına bir sembol oldu feliçita Mehmet malesef yurdum insanı kanıksadı sokak çocuğu kavramını ve aradan geçen yıllar sayısını artırdı feliçita Mehmet’lerin devletin aczine, insanların vurdum duymazlıkları da eklendi, şimdilerde ilgisizlikten bir kenara itilmiş kendi kaderlerine terkedilmiş yüzlerce belki binlerce feliçita Mehmetler kapladı kentlerin sokaklarını devlet üzerine düşüne ne zaman yapar bilinmez ama bizler en azından saçlarını okşayabiliriz feliçita Mehmet lerin, az şey sayılmaz, sevgisizlikten sokaklara düşmüş bu çocuklar için, en azından bunu yapmalıyız...

(dinlemek isteyenlere feliçita şarkısının link'i)

http://www.youtube.com/watch?v=_Kc4epuVr90

SOKAK ÇOCUKLARI

Sarılmışlar kaldırımlara
bir umuda sarılır gibi
vicdanlara saplanan,
zehirli bir hançercesine

utanır kaldırım taşlarından
bu koca kentin sokakları
tarifsiz acılarla yoğrulurken
sokak çocukları...

Ümit balçık (2008 istanbul)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Toplumsal hafıza... İnsanlık önce kafiyeyi ve ritmi, sonra yazıyı keşfetti unutmamak için..
Sonra günlerin sarmalında bu böylece akıp gitti.
Derken internet denilen alemet kapıya dayandı.
Ne hoş ki, böyle bir iz bırakıldı burada da. Şahsen tevellütüm itibariyle, hafıza-i beşerin nisyan ile malul olması sebebiyle Feliçita Mehmet'i bilmezdim..
Belki Feliçita Mehmet hiç tadamamıştır o yüce duyguyu ama, Azeri şair Bahtiyar Vahapzade'nin annesinin ölümü üzerine yazdığı ve Bedirhan Gökçe'nin muhteşem yorumuyla içimizi pare para eden şiirde, tam da Mehmet'lere dair bir kısım var, izninizle aktarayım:

"bu nasıl dünyadır...
insanoğlunun
hayali göktedir kendi yerdedir...
sağken omuzunda hayatın yükü
ölende ceseti çiyinlerdedir...
"

Yorum: ziyahan