25 Ocak 2008 Cuma

AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU


Onunla ilk tanışıklığımız uzun yıllar öncesine rastlar.... Nazımın ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında, ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında dediği parkta tanıştık aşık Veysel’le....Onu ilk gördüğümde fötr şapkalı, kucağında sazı olan bronz bir heykeldi aşık Veysel....Sonra ben adına hayat denen “ uzun ince bir yolda yürürken ” çok sık karşılaştık....bir başka anlatıyordu gönül gözüyle gördüğü dünyayı, bir başka yakıyordu yaktığı türkülerle adamı....Sevgiyi, kardeşliği, insanlığı ne güzel de özetliyordu....sözün özü “ benim sadık yarim dediğin kara toprak'ta yatarken sen ”.... İsteğin üzre “ dostlar seni hep hatırlıyor ” koca Veysel...
en azından ben..

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Topraktan gelip kendi toprağıyla bütünleşen bir insan..İnsan topraktan yaratıldıysa eğer Aşk Veysel Anadolu toprağından yaratılmış olsa gerek..

zyhn dedi ki...

Bedri Rahmi Eyyüboğlu der ki,
"Şairim,
şirin hasını karanlıkta gelse
ayak sesinden tanırım.
ne vakit bir köy türküsü duysam,
şairliğimden utanırım."

Ümit Balçık, şairleri şairliğinden utandıracak bu sesi duymuş, günlüğüne kaydetmiş. Üstelik bugünlerde pek çoğunun tenezzül etmediği cinsten... Hakkını teslim ederek, lafı dolandırmadan!
Yazının biraz daha uzun olmasını dilerdim... Saçma sapan bir yığın konunun, esperanto benzeri bir dille (seslli harfleri kullanmadan, Türkçe-İngilizce-Almanca ve bilumum frenk dilleri katıştırılarak türedilerin türettiği dil) tartışıldığı, bu enformasyon ummanında, Koca Veysel için bir delik, belki bir çatlak açılmış olurdu.
Önemsiz demeyin!
Ne diyor bir Küba'lı şair?
"Çatlaklar kutsaldır, çünkü ışık oradan sızar."